İzmir boşanma avukatı arşivleri - Avukat Alperen Cihan Çetinkaya | İzmir Avukat | Gayrimenkul | Kamulaştırmasız El Atma | İmar | Kamulaştırma | Kentsel Dönüşüm Avukatı | İzmir En İyi Avukat | İzmir Gayrimenkul Avukatı

25 Ocak 2023
Izmir-avukat-yargiyat-karari-5395-Sayili-Cocuk-Koruma-Kanununun-5-1.webp

17. Hukuk Dairesi         2012/7731 E.  ,  2012/11327 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
TALEP EDEN : TC. İzmir Valiliği Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü
HAKKINDA TEDBİR İSTENİLEN: …

Taraflar arasındaki 5395 Sayılı Kanuna göre koruma Kararı istemine ilişkin davada İzmir 5.Aile Mahkemesi ve İzmir 2.Çocuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü;

KARAR

Dava, 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 5.maddesi gereğince koruma kararı (danışmanlık tedbiri kararı) verilmesi istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, hakkında koruma kararı alınması istenen küçüğün herhangi bir suçun faili olmadığı anlaşılmaktadır. 2828 Sayılı Yasanın 22.maddesinde “Korunmaya muhtaç çocukların reşit oluncaya kadar bu Kanun hükümlerine göre kurumca kurulan sosyal hizmet kuruluşlarında bakılıp yetiştirilmeleri ve bir meslek sahibi edilmeleri hususundaki gerekli tedbir kararı yetkili ve görevli mahkemece alınır.” hükmüne yer verilmiştir.
5395 Sayılı Çocuk Koruma Yasasının 5/l—c maddesi de “bakım tedbiri, çocuğun bakımından sorumlu olan kimsenin herhangi bir nedenle görevini yerine getirememesi halinde, çocuğun resmi veya özel bakım yurdu ya da koruyucu aile hizmetlerinden yararlandırılması veya bu kurumlara yerleştirilmesine” şeklindedir.

../…

Dava, 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 5.maddesi gereğince koruma kararı (danışmanlık tedbiri kararı) verilmesi istemine ilişkindir. İzmir Avukat
Dava, 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 5.maddesi gereğince koruma kararı (danışmanlık tedbiri kararı) verilmesi istemine ilişkindir. İzmir Avukat


-2-
2012/7731
2012/11327

4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine dair Kanun’un 6.maddesine göre bedensel ve zihinsel gelişmesi tehlikede olan veya manen terk edilmiş durumda bulunan küçüğü ana ve babadan alıp, bir aile ya da kuruma yerleştirmeye ilişkin tedbirlerin Aile Mahkemesince alınabileceği hükme bağlanmıştır. Benzer şekilde 2828 Sayılı Kanun uyarınca korunmaya muhtaç çocuklar hakkında koruma kararı alma, koşullarının varlığı halinde korunma kararının uzatılması ve korunma kararının kaldırılmasına ilişkin karar verme 4787 Sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 18.01.2003 tarihinden itibaren Aile Mahkemesinin görev alanına girmiştir.
Somut olayda, küçüğün suça sürüklenen çocuk olmadığı, çoçuk mahkemelerinin suça sürüklenen çocuklarla ilgili koruyucu ve destekleyici tedbir kararı almakla yükümlü olduğu bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ve kişisel güvenliği tehlikede olan korunmaya muhtaç çocuklar hakkında koruma tedbiri almak görevinin Aile Mahkemesi bulunan yerlerde bu mahkemelere, bulunmayan yerlerde davaya bu sıfatla bakmak üzere Asliye Hukuk Mahkemelerine ait olduğu anlaşıldığından, uyuşmazlığın Aile Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle; HMK.nun 21. ve 22.maddeleri gereğince İzmir 5.Aile Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 18.10.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.

İzmir Avukat | İzmir Boşanma Avukatı | Bayraklı Avukat | İzmir Ceza Avukatı | İzmir Gayrimenkul Avukatı | İzmir En İyi Avukat
İzmir Avukat | İzmir Boşanma Avukatı | Bayraklı Avukat | İzmir Ceza Avukatı | İzmir Gayrimenkul Avukatı | İzmir En İyi Avukat

22 Ocak 2023
izmir-avukat-yargitay-karari-dava-evlilik-disi-dogan-ve-annesi-vefat-eden-kucuge-vasi-tayini-istemi.webp

20. Hukuk Dairesi         2016/3895 E.  ,  2016/4009 K.
“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Vesayet hukukuna ilişkin davada İzmir 16. Aile, İzmir 2. Sulh Hukuk ve İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R


Dava, evlilik dışı doğan ve annesi vefat eden küçüğe vasi tayini istemine ilişkindir.
İzmir 16. Aile Mahkemesince, küçüğün evlilik dışı dünyaya geldiği ve velayet hakkı sahibi olan annenin vefat ettiği, küçüğe vasi atanması gerektiğinden bahisle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur.
İzmir 2. Sulh Hukuk Mahkemesince, nüfus kayıtlarına göre, küçüğün, babasının sağ olduğu ve babaya velayetin verilip verilmeyeceğinin tartışılması gerektiğinden bahisle görevsizlik kararı verilmiştir.
İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesince ise daha önce iki mahkeme arasında görev uyuşmazlığı çıktığı gerekçesiyle dosyanın Yargıtaya gönderilmesine karar verilmiştir.
Türk Medenî Kanununun 337. maddesinin birinci fıkrası, “Ana ve baba evli değilse velayet anaya aittir.” Aynı maddenin ikinci fıkrası “Ana küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velayet kendisinden alınmışsa hâkim, çocuğun menfaatine göre, vasi atar veya velayeti babaya verir.” hükmünü içermektedir.
Dosya kapsamından, küçüğün evlilik dışı dünyaya geldiği, babası tarafından tanındığı ve annesinin 23.01.2016 tarihinde vefat ettiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, öncelikle değerlendirilecek konu, velayetin babaya verilip verilmeyeceğine yönelik olacaktır. Türk Medenî Kanununun velayete ilişkin hükümlerinden kaynaklanan davalara bakma görevi aile mahkemelerine aittir. TMK’nın 337/2. maddesi uyarınca küçüğün kendisini tanıyan babasının velayeti altına konulup konulmayacağının aile mahkemesince değerlendirilip velayetin babaya verilmesi mahkemece uygun görülürse aile mahkemesince bu konuda karar verilecek, aksi durumda yani, küçüğün babasının velayeti altına konulması uygun görülmediği takdirde ise, uygun görmeme kararı ile birlikte TMK’nın 404. maddesi gereğince küçüğe vasi tayin edilmek üzere sulh hukuk mahkemesine ihbarda bulunulması gerekecektir. Bu durumda uyuşmazlığın, aile mahkemesince görülüp çözümlenmesi gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince İzmir 16. Aile Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 05.04.2016 gününde oy birliğiyle karar verildi.

İzmir Avukat | İzmir Boşanma Avukatı | Bayraklı Avukat | İzmir Ceza Avukatı | İzmir Gayrimenkul Avukatı | İzmir En İyi Avukat
İzmir Avukat | İzmir Boşanma Avukatı | Bayraklı Avukat | İzmir Ceza Avukatı | İzmir Gayrimenkul Avukatı | İzmir En İyi Avukat

19 Ocak 2023
izmir-avukat-bosanma-avukati-velayet-davasi1-_1_.webp

20. Hukuk Dairesi 2015/4832 E. , 2015/8351 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : Selim Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
TARİHİ : 28/01/2015
NUMARASI : 2015/2-2015/76

Velayetin düzenlenmesine ilişkin olarak açılan davada İzmir 14. Aile Mahkemesi ile Selim Asliye Hukuk (Aile)Mahkemelerince ayrı ayrı yetkisizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R

Dava, evlilik dışı doğan ve tanıma yolu ile babasının nüfusuna tescil edilen küçüğün velayetinin düzenlenmesi istemine ilişkindir.
İzmir 14. Aile Mahkemesi, tarafların yerleşim yerinin “Selim/KARS” olduğunu;
Selim Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi ise, “Bornova/İZMİR” olduğunu belirterek yetkisizlik yönünde hüküm kurmuştur.
Türk Medenî Kanununun 19/1. maddesine göre, “Yerleşim yeri bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir…”
Dosya kapsamından, tarafların fiilen “Ça. Mah. 4724. Sok. No:4 Altındağ, Bornova/İZMİR” adresinde yaşadığı, UYAP kayıtlarından da çocuğu tanıyan babanın adresinin “İZMİR” olduğu anlaşıldığından, uyuşmazlığın İzmir 14. Aile Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince İzmir 14. Aile Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 05/10/2015 günü oy birliğiyle karar verildi.

İzmir Avukat | İzmir Boşanma Avukatı | Bayraklı Avukat | İzmir Ceza Avukatı | İzmir Gayrimenkul Avukatı | İzmir En İyi Avukat
İzmir Avukat | İzmir Boşanma Avukatı | Bayraklı Avukat | İzmir Ceza Avukatı | İzmir Gayrimenkul Avukatı | İzmir En İyi Avukat

16 Ocak 2023
izmir-en-iyi-bosanma-avukati.webp

İzmir'de Boşanma Davalarına Bakan Avukat, İzmir Boşanma Avukatı
Boşanma Avukatı

Boşanma Davası

Boşanma davası açılırken, dava açılış dilekçesi ile birlikte eşlerin evlilik tarihleri, evliliğin yapıldığı yer, evliliğin süresi, çocukların varlığı, çocukların yaşları, çocukların evlilik tarihinden önce doğmuş olup olmadıkları, boşanma nedeni gibi bilgilerin yer aldığı evlilik cüzdanı fotokopisi ve eşlerin nüfus cüzdanı fotokopilerinin eklenmesi gerekir. Boşanma davası açılırken, evlilik tarihinden itibaren 6 ay ve fiilin işlendiği tarihten itibaren 5 yıl içinde açılması gerekmektedir. Bu süre, hak düşürücü süredir. Hak düşürücü süresi dolmadan açılmış olan boşanma davalarında hakim, davanın geç kalındığını göz önüne alarak, davanın reddine karar verebilir.

Boşanma Davası Sonucu Ayrılık Kararı veya Boşanma Kararı

Boşanma davasında, evliliğin sona ermesine ilişkin karar verilirken hakim, eşler arasında yapılan anlaşmaya da dikkat eder. Eşlerin boşanma konusunda anlaşmaları, evlilik birliğinin sona ermesine ilişkin karar verilirken hakim tarafından değerlendirilir ve bu anlaşmalar hakim tarafından uygun görülürse, hakimin kararında yer alır. Eşlerin anlaşmaları, boşanma konusunda çocukların korunması, evlat edinme, çocuk yerleşim yeri, çocuk bakım payı, nafaka, miras ve eşyaların teslimi gibi konuları içerebilir. Ancak bu anlaşmalar, eşlerin hak ve yükümlülüklerine ilişkin konuları kapsamaz. Bu tür anlaşmalar, hakimin kararına göre değiştirilebilir.

Eşler arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde, hakim boşanma kararı verir. Bu durumda, evlilik birliği tamamen sona erer ve eşler arasında herhangi bir yükümlülük kalmaz. Boşanma kararının verilmesi, ancak özel boşanma sebeplerinin varlığı halinde mümkündür. Özel boşanma sebepleri zina, hayata kast, hayatı zararlı ve onur kırıcı suç işleme, haysiyetsiz hayat sürme olarak belirtilmiştir. Genel boşanma sebepleri ise evlilik birliğinin temelinden sarsılması, eşlerin boşanma konusunda anlaşması ve ortak hayatın kurulamamasıdır. Boşanma davasında, evlilik tarihi, evlilik yıldönümü, evlilik süresine göre değişen boşanma tazminatı ödeme yükümlülüğü gibi konular da değerlendirilir.

Boşanma davalarında, hakimin kararını etkileyebilecek birçok husus vardır. Bu hususlar arasında, eşlerin evlilik süresi, çocukların yaşı ve velayeti, eşlerin mali durumu, eşlerin toplumsal statüsü gibi faktörler yer alır. Bu faktörler dikkate alınarak, hakim taraflardan birinin çocukların bakımı ve nafakasını, diğerine ise eşya, mevduat gibi hususlarda tazminat ödemesi gibi bir karar verebilir. Bu kararlar, hakimin takdir yetkisi dahilinde verilir ve her durumun özel koşullarına göre değişebilir. izmir boşanma avukatı

Eğer boşanma davası açılacak ise, tarafların dava açacakları yerlerini belirlemesi gerekir. Genellikle, eşlerin birlikte oturdukları son yer olarak kabul edilir.

Boşanma davası neticesinde, evlilik birliği sona erer ve hakim boşanma kararı verir. Böylece, boşanan eşler yeniden evlenebilirler. Ancak, yasalar soybağı karışıklığını önlemek için kadınlar için 300 günlük bir bekleme süresi belirlemiştir. Bu süre, kadının doğum yaptığında sona erer. Eğer hamile olmayan bir kadın 300 günlük bekleme süresini beklemek istemiyorsa, hakimin sevkiyle hamile olmadığına dair tıbbi bir raporu mahkemeye sunması durumunda bu süre sona erecektir. Ayrıca, bekleme süresi soybağı karışıklığını önlemek amacıyla tayin edildiğinden, hakim tekrar evlenmek isteyen boşanan eşler için bu süreyi ortadan kaldırabilir. Boşanma kararının bir diğer sonucu ise, eşlerin birbirlerine mirasçı olamayacak olmalarıdır. Yani, evlilik birliği sona eren eşler, birbirlerine miras hukuku çerçevesinde hak talep edemezler.

Boşanmada Maddi ve Manevi Tazminat

Boşanmanın mali sonuçları, maddi ve manevi tazminat ile nafakadır. Maddi tazminat, mevcut veya beklenen menfaatlerin boşanma yüzünden zedelenen tarafın, kusurlu olan diğer tarftan uygun bir şekilde talep edebileceği bir ödemedir. Türk Medeni Kanunu, “kusursuz veya daha az kusurlu taraf”ın bu tür bir tazminat talep etme hakkına sahiptir. Nafaka ise, boşanma sonrasında eşlerden birinin diğerine ödemesi gereken, çocukların yokluğunda bile devam etmesi gereken bir para ödemesidir. Bu ödeme, çocuk bakımından sorumlu olan eş tarafından yapılır ve çocukların günlük ihtiyaçlarını karşılamaya yöneliktir.

Boşanma sebebiyle kişilik hakkı saldırısına uğrayan taraf, kusurlu olan diğer tarftan manevi tazminat olarak uygun bir miktarda para ödenmesini talep edebilir. Türk Medeni Kanunu, bu durumda “kusursuz veya daha az kusurlu taraf”ın manevi tazminat talep etme hakkına sahiptir. Maddi tazminat, mevcut veya beklenen menfaatlerin boşanma sebebiyle zedelenmesi durumunda talep edilebilir. Örneğin, eşin sigortasından yararlanan bir kişi, evliliğin sona ermesiyle birlikte bu durumdan faydalanamayacak hale gelebilir ve böylece maddi zarar yaşayabilir. Ayrıca, eşin miras hakları da mevcut veya beklenen menfaatler arasında değerlendirilebilir ve bu nedenle maddi tazminat talebinde bulunulabilir. 22.06.1966 tarihli, 1966/7 E. ve 1966/7 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, ‘’ manevi tazminat bir yönüyle de insanlardaki kırgınlık ve kızgınlığı, hatta intikam duygusunu tatmin etme aracıdır. Amacı, olaydan duyulan acı, ızdırap, elem ve kızgınlığı kısmen olsun dindirmek, olayı unutturarak tekrar normal hayata dönüşü sağlamaktır.’’ demektedir. Manevi tazminat, haksızlığa uğrayan tarafın hakkını mümkün olan en iyi şekilde teslim etmeyi amaçlar ve aynı zamanda ileride sorun olabilecek intikam duygusunu tatmin ederek, bu gibi sorunların önüne geçmeyi hedefler. Bu sayede, haksızlığa uğrayan tarafın hakkının korunmasının yanı sıra, gelecekteki problemlerin önüne de geçilmeye çalışılır.

Tazminat, zenginleşme amacı güdülmeyen bir ödemedir ve dolayısıyla uğranılan zarardan daha fazla bir tazminata hükmedilemez. Hukuk Mahkemelerinde, taleple bağlılık ilkesi geçerlidir, yani talep edilen tazminat miktarı hakimin verebileceği en üst sınır olarak kabul edilir ve talepten fazlasına hükmedilemez. Maddi ve manevi tazminat için, tarafların talep etmeleri şarttır ve velayet gibi hakim tarafından resen dikkate alınmayacaktır. Maddi ve manevi tazminat, boşanma davası ile birlikte talep edilebilir ancak ayrı bir dava olarak da talep edilebilir. Boşanma kararı kesinleşmiş olmakla birlikte, tazminat ile ilgili talep ileri sürülmeyen durumlarda, kararın kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içinde ayrı bir dava açılarak maddi ve manevi tazminat talep edilebilir. Tazminatın talep edilmesi durumunda, mahkeme tarafların sosyal ve ekonomik durumları hakkında bir rapor ister ve bu rapora göre tazminat değerlendirmesi yapılır. Tazminatın değerlendirilmesinde, kusurun derecesi de önemli bir rol oynar.

 

Maddi ve manevi tazminatın şartları

Evet, Türk Medeni Kanununun 174. maddesi, boşanma davasında maddi ve manevi tazminatı düzenlemektedir. Maddi tazminat, mevcut veya beklenen menfaatlerin boşanma sebebiyle zedelenen tarafın, kusurlu olan diğer tarftan uygun bir şekilde talep edebileceği bir ödemedir. Manevi tazminat ise, boşanma sebebiyle kişilik hakkı saldırısına uğrayan tarafın, kusurlu olan diğer tarftan manevi tazminat olarak uygun bir miktarda para ödenmesini talep etme hakkına sahiptir.

Maddi ve manevi tazminat isteme hakkına sahip olmak için birtakım şartlar aranmaktadır.

Öncelikle, maddi tazminat için, mevcut veya beklenen menfaatlerin boşanma sebebiyle zedelenmiş olması gerekmektedir. Ayrıca, kusursuz veya daha az kusurlu olarak tanımlanabilecek tarafın maddi tazminat talep etme hakkına sahip olması gerekir. Manevi tazminat için ise, boşanma sebebiyle kişilik hakkı saldırısına uğrayan tarafın talep etme hakkına sahip olması gerekmektedir. Bu şartların yerine getirilmesi halinde, taraflar tarafından maddi ve manevi tazminat talep edilebilir.

Maddi tazminatın şartları

  1. Maddi tazminat isteyen eşin boşanmada hiç kusurunun olmaması ya da daha az kusurlu olması gerekir.
  2. Davalı tarafın kusurlu olması gerekir.
  3. Davacının mevcut ya da beklenen bir menfaatinin boşanma sebebiyle zedelenmiş olması gerekir.

Bu şartların yerine getirilmesi halinde, maddi tazminat talep edilebilir.

Maddi tazminatın şartları

  1. Manevi tazminat için şu şartların yerine getirilmesi gerekmektedir:
  2. Davalının kusurlu olması gerekir ve aynı zamanda davacının kusurunun davalının kusurundan daha ağır olmaması gerekir.
  3. Davacının kişilik hakkının zedelenmiş olması gerekir.

Bu şartların yerine getirilmesi halinde, manevi tazminat talep edilebilir.

Tazminat talep etme hakkına sahip olmak için kusursuzluk aranmaz, ancak diğer eşe oranla daha az kusurlu olunması gerekir. İki tarafın da kusursuz olması durumunda tazminat talep edilemez. Bu durumda, iki taraf arasında bir kusur payı dağıtılmayacak ve tazminat talep edilemeyecektir. Bu nedenle, tazminat talep etme hakkına sahip olmak için bir tarafın diğerine oranla daha az kusurlu olması gerekir.

  • Eşler, boşanmada eşit kusurlu bulunurlarsa, maddi ve manevi tazminat istenemez.

‘’davacı-davalı da kusurlu olup, taraflardan birini diğerinden baskın kusurlu kabul etmek olanağı yoktur. Boşanmaya sebep olan olaylarda taraflar aynı oranda kusurludurlar. Boşanma sebebiyle maddi ve manevi tazminata hükmedilebilmesi için tazminat talep eden tarafın kusursuz veya daha az kusurlu olması zorunludur (TMK.md. 174). Eşit kusurlu taraf yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilemez. Bu husus nazara alınmadan davacı, “kusursuz” kabul edilerek yararına maddi ve manevi tazminata hükmolunması doğru bulunmamıştır.’’ (Yargıtay HGK. E. 2014/174 K. 2016/101 T. 27.01.2016)

Evet, doğru. Eşlerin kusur dereceleri tazminat miktarının belirlenmesinde rol oynar, ancak tarafların sosyal ve ekonomik durumları da değerlendirilir. Tarafların birbirini affetmesi veya en azından hoşgörü ile karşılaması durumunda ise maddi ve manevi tazminat istenemez. Bu, affedilen eylemlerin taraflara kusur olarak yükletilemeyecek olmasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca, tazminatın amacı, haksızlığa uğrayan tarafın haklarını teslim etmek ve ileride sorun çıkarmaması için intikam duygusunu tatmin etmektir. Eşlerin birbirini affetmesi ve hoşgörü ile karşılaması durumunda, tazminatın amaçlarına uygun olarak tazminat talep edilemez.

Bu konu ile ilgili Yargıtay kararı şu şekildedir:

‘’Toplanan delillerle davalı-davacı kadının 20.01.2011 tarihli cevap dilekçesi ve davacı-davalı eşine gönderdiği mesajlardan davalı-davacı kadının mahkemece boşanma sebebi kabul edilen olayları hoşgörü ile karşılayarak davacı-davalı koca ile barışma girişiminde bulunduğu, bu olayları affettiği anlaşılmaktadır. Hoşgörü ile karşılanıp, affedilen olaylar boşanma sebebi olarak kabul edilemez O halde davalı-davacı kadının boşanma davasının, maddi ve manevi tazminat taleplerinin ve yoksulluk nafakası isteminin reddi gerekirken yazılı şekilde kabulü doğru görülmemiştir.’’ (Yargıtay 2.HD. E.2011/21844 K.2012/16975 T.20.06.2012)

  • Boşanmadan doğan maddi ve manevi tazminat haklarını taleple görevli mahkeme aile mahkemeleridir.

Anlaşmalı Boşanma Davasında Maddi ve Manevi Tazminat

Anlaşmalı boşanma, tarafların boşanmanın bütün sonuçlarını kendi aralarında anlaşarak, evlilik birliğinin mahkeme kararıyla sona ermesidir. Anlaşmalı boşanma, protokol ile mahkemeye sunulur ve protokolde yer alması zorunlu olan iki husus vardır: boşanmanın mali sonuçları ve ortak çocuğun velayeti. Bu mali sonuçlar arasında maddi ve manevi tazminat da bulunur. Maddi ve manevi tazminatın miktarı boşanacak eşler tarafından kararlaştırılır ve tarafların kendi iradeleriyle hakim huzurunda beyan etmeleri gerekmektedir. Anlaşmalı boşanma davasını açmak için görevli mahkeme aile mahkemesidir.

Boşanmada Nafaka Türleri

Aile Hukukunda 4 çeşit nafaka düzenlenmiştir:

  1. Tedbir Nafakası
  2. Yoksulluk Nafakası ( Süresiz Nafaka )
  3. İştirak Nafakası
  4. Yardım Nafakası
Tedbir Nafakası

Tedbir nafakası, boşanma davası sırasında bir eşin ya da çocuğun geçimine katkıda bulunulması amacıyla ödenen maddi yardımdır. Bu yardım, boşanma kararının verilmesiyle birlikte eş için yoksulluk nafakasına, çocuk için ise iştirak nafakasına dönüşür. Tedbir nafakası, boşanma davası sırasında eşlerin birbirlerine bakım yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz ve bu nedenle, eşlerin bu konuda anlaşamaması durumunda hakim, dava süresince eşlerden birinin geçiminde güçlük çektiği durumda diğerinin onun geçimine ne miktarda katkıda bulunacağına karar verir. Tedbir nafakası, boşanma davası sırasında ödenen bir geçim yardımıdır ve boşanma kararı verildiğinde yoksulluk nafakasına ya da iştirak nafakasına dönüşür.

Yoksulluk Nafakası ( Süresiz Nafaka )

“Süresiz nafaka” olarak da bilinen “yoksulluk nafakası”, boşanma kararının sonucu olarak yoksulluğa düşecek olan eş için ödenen para tutarıdır. Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi, bu tazminatın talep edilebileceğini belirtir. Bu tazminat, talep eden eşin kusurunun daha ağır olmaması koşuluyla, diğer eşin mali gücüne göre ödenir ve süresiz olarak verilir.

Yoksulluk nafakası, boşanma kararıyla yoksulluğa düşecek olan eş için verilen bir ödemedir. Bu ödenek, boşanma sonrası da talep edilebilir ve eşlerden birinin mali durumu daha iyiyse, diğer eşin geçimine katkıda bulunulur. Bu ödenek için talep edilmesi gerekir ve hakim, davalı eşin kusurunun ağır olmaması koşuluyla bu ödenek üzerinde bir karar verebilir. ürk Medeni Kanunu’nun 177. Maddesi:  ‘’Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında, nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.’’ demektedir.  Boşanma davasında da bu talebin ileri sürülmesi mümkündür ancak boşanma davası sonrası da açılabilecek bir nafaka davası ile talep edilebilir. Bu ödenek, sadece kadın için değil, gerektiğinde erkek için de verilebilir.

 

İştirak Nafakası

 

 

 

Yardım Nafakası

 

İzmir Avukat | İzmir Boşanma Avukatı | Bayraklı Avukat | İzmir Ceza Avukatı | İzmir Gayrimenkul Avukatı | İzmir En İyi Avukat
İzmir Avukat | İzmir Boşanma Avukatı | Bayraklı Avukat | İzmir Ceza Avukatı | İzmir Gayrimenkul Avukatı | İzmir En İyi Avukat

Ofis

Adresimiz

MANSUROĞLU MAH. 1593/1 SK. NO:32/12, İNCE MEMED PLAZA, BAYRAKLI / İZMİR

Yol Tarifi Alın

Sosyal Medyada

Takip Edin